Portre, kağıt üzeri karakalem, imzalı, 1972 tarihli. 28 x 20,5 cm
Paylaş
Bir sonraki tutarı teklif edebilir veya daha yüksek bir maksimum teklif verebilirsiniz. Verdiğiniz maksimum teklifler gizli tutulacaktır. Müzayede katılım şartları hakkında bilgi almak için tıklayınız
Türkiye’de soyut resmin ilk ve en önemli temsilcilerinden biri olan Zeki Faik İzer, ilk resim eğitimini ilkokuldaki resim öğretmeni Agâh Efendi’den almıştır. Orta öğrenimini Vefa Sultanisi’nde tamamlayan ressam, 1923 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi’ne girmiş, burada önce Hikmet Onat’ın, daha sonra da İbrahim Çallı’nın atölyesinde çalışmıştır. 1928 yılında Avrupa’da eğitim için açılan devlet sınavını birincilikle kazanarak Paris’e gitmiş, bu şehirde kaldığı üç yıl içinde Andre Lhote ve Othon Friesz’in atölyelerinde öğrenim görmüş, bir yandan da Paris Belediyesi Endüstriyel Uygulamalı Sanatlar Okulu’nda Maret’in yanında altı ay kadar duvar resmi, fresk ve seramik çalışmıştır. Sanatçının bu dönemde yaptığı bir natürmort, 1930 yılında Grand Palais’deki Sonbahar Sergisi’ne kabul edilmiştir. 1932 yılında yurda dönen İzer, Ankara Gazi Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’ne resim öğretmeni olarak atanmıştır. Aynı yılın sonunda Ankara Atatürk Lisesi resim öğretmenliğine nakledilen sanatçı, bu görevi kabul etmeyerek İstanbul’a dönmüştür. 1933 yılında, Nurullah Berk, Elif Naci, Zühtü Müritoğlu, Cemal Tollu ve Abidin Dino ile birlikte D Grubu’nu kurmuştur. Bu grup ilk sergisini 8 Ekim 1933 tarihinde, Beyoğlu’ndaki Narmanlı Yurdu’nda açarak ‘resmin alfabesi’ olarak niteledikleri karakalem desenlerini sergilemiştir. 1934 senesinde tekrar Paris’e giden Zeki Faik İzer, bir yandan Tiziano Vecellio, Velásquez ve Poussin gibi eski ustalardan kopyalar yapmış, bir yandan da yeni sanat akımlarını inceleme ve tanıma olanağı bulmuştur. 1936 yılında yurda dönen sanatçı, askerlik görevini yaptığı sırada Ali Hadi Bara ile birlikte Harbiye’deki Atatürk heykelini hazırlamış, bu yapıt, sanatçının ilk ve son heykel çalışması olmuştur. 1937 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde kurulan fotoğraf atölyesinde eğitmen olarak atanmış, 1948-1952 yılları arasında da akademi müdürlüğü yapmıştır. 1942 yılında 4.Devlet Resim ve Heykel Müzesi yarışmasında, resim alanında birincilik ödülüne layık görülen İzer, ilk kişisel sergisini 1945 yılında İstanbul’da açmıştır. Bu serginin davetiye metnini, sanatçının Gazi Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’ndeki görevi sırasında tanışıp dost olduğu Ahmet Hamdi Tanpınar yazmıştır. Zeki Faik İzer, 1946 yılında UNESCO tarafından Paris’te düzenlenen Uluslar arası Modern Sanat Sergisi ile Cernuschi Müzesi’de açılan ‘Bugünün Türk Resmi, Dünün Türkiyesi’ adlı serginin organizasyonunda görev almıştır. 1949 yılında inceleme gezisi için Paris, Almanya ve İtalya’ya gönderilen ressam, aynı yıl İstanbul Radyoevi’nin hol duvarının süslenmesi için açılan yarışmada ‘Ses Dalgaları-Mevceler’ adlı yapıtıyla birinci olmuş, fakat bu eser yerine konmamıştır. 1951 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlı Türk Sanat Tarihi Enstitüsü’nü kuran Zeki Faik İzer, 1955 yılındaki Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ‘Masal’ adlı yapıtıyla birincilik ödülü kazanmış, 1961’de Gugenheim Müzesi Vakfı Sergisi’nde de ‘Sultanahmet Camii Camları’ tablosuyla büyük ödülü almıştır. 1964 yılında Mazotto Ödülü Sergisi’nde ‘Endişeli Kuşlar’ adlı yapıtını sergileyen sanatçı, 1966 yılında da 5. Tahran Bienali’ne katılmıştır. Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1968 senesinde emekli olduktan sonra 1971’de Fransa’ya yerleşerek 1984 yılına kadar orada yaşamıştır. İstanbul’a döndükten sonra Bebek’teki atölye-evinde çalışmalarını sürdüren sanatçı, İstanbul ve Ankara’da kişisel sergiler açmış, ayrıca çeşitli grup sergilerine de katılmıştır. Zeki Faik İzer’in hayattayken açılan son kişisel sergisi 1988 yılında İstanbul’daki özel bir sanat galerisindedir, ressam aynı yılın aralık ayında vefat etmiştir. Sanatçının yapıtları Türkiye’de İstanbul, Ankara ve İzmir’deki Resim ve Heykel Müzeleri’nde; yurtdışında ise Philadelphia Güzel Sanatlar Müzesi (ABD), New York Modern Sanatlar Müzesi (ABD) ve Linz Müzesi’nde (Avusturya) yer almaktadır. Ressamın müzeler dışında devlet koleksiyonunda ve çeşitli özel koleksiyonlarda da eserleri mevcuttur.
Resimlerinde çizgisellikten çok renk lekelerinin düzenlenmesine yönelik çalışmalar yapan Zeki Faik İzer, ilk yapıtlarında figürlü kompozisyonları tercih etse de, 1950’li yılların ortalarından itibaren soyut düzenlemelere yönelmiştir. Bu dönemden itibaren Soyut-Dışavurumcu bir yol izleyen ressam, lirik-soyut yapıtlar üretmeye başlamıştır. Sanat hayatı boyunca müzik, dans, ritim ve resim arasındaki ilişkiye önem vermiş olan Zeki Faik, Beethoven’ın aynı isimli yapıtından esinlenerek oluşturduğu ‘Missa Solemnis’ ile ‘İmparator Konçertosu’nda renk dinamizmini ve ritim duygusunu yakalayarak farklı bir boyuta ulaşmıştır. 1980’li yıllarda duvar halısı üzerine çalışmalarına başlamış ve bu dokumalarda kolaj tekniğinden yararlanmıştır. Bu eserlerinde de resimlerine benzer bir anlatımı tercih eden sanatçı, Orta Asya ve Anadolu Selçuklu Sanatı’ndan çeşitli ögeler de kullanmıştır.