• Cancel
    Filter
  • Buy Now Rules
Filter

Buy Now

Product No: 3733 » decoration

ORİVİT VAZO

Alman yapımı, Orivit tasarımı metal geçme porselen vazo.
19.yy. İşçilik kalitesi olarak ender güzellikte bir örnektir.
Yükseklik 60 cm..

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

ORIVIT (1894-1905)

Wilhem Ferdinand Hubert Schmitz (1863-1939) tarafından 1894 yılında Koln-Ehrenfeld’de (Almanya) kurulan Orivit firması, 1896’dan itibaren %89,85 kalay, %7,9 antimoni, %1,9 bakır ve %0,12 gümüş alaşımından oluşan ve ‘Orivit metali’ olarak literatüre geçen parçalar üretmeye başlamıştır. İyi cilalandığı zaman gümüş görünümü alan Orivit metali, daha ucuza mal edildiği ve gümüş ile gümüş kaplamalara oranla daha az okside olduğu için hem üretici hem de kullanıcı açısından oldukça avantajlı bir malzeme olmuştur.

1901/1902 yıllarında Köln-Braunfels’te yeni bir fabrika kuran Orivit, ‘the Huber-Presverfahren’ adlı, devrim niteliğinde yeni bir baskı makinesi kullanmaya başlamıştır. Ünü kısa sürede yayılan firma, 1900 yılında Paris dünya fuarında altın madalya, 1902 Düsseldorf Endüstriyel Tasarım Fuarı’nda ve 1904 St.Louis (USA) dünya fuarında ise iki büyük ödül ve bir altın madalya kazanmıştır. Ancak bu dönemde firmanın ekonomik kriz yaşamaya başlaması, 1905 yılında Almanya’nın bir diğer ünlü metal fabrikası olan WMF (Württembergische Metalwarenfabrik) tarafından satın alınmasına neden olmuştur. 1906 yılında ORIVIT AG, yine Alman kökenli ORION firması ile birleşmiş, ORION’un büyük bir bölümü Friedrich Adler tarafından tasarlanmış ürünleri ORIVIT adıyla üretilmeye başlamıştır. WMF 1914 yılına kadar ORIVIT adıyla üretim yapmayı sürdürmüştür. ORIVIT aktif olduğu dönemde pek çok tasarımcıyla çalışmıştır. Bunların arasında Theo Blum, Georges Charles Couldray, Herman Gradl (1883-1964), Georg Grasegger, Johann Cristian Kroner (1838-1911), Walter Scherf (1875-1909), Victor Heinrich Seifert sayılabilir.

 

Price: 3,950 USD

Buy Now
Product No: 3767 » furniture

AMPİR DORE AYNA VE KONSOLU

İsveç, Ampir dore ayna ve konsolu..
1777-1859 yılları arasında aktif olan mobilya tasarım atölyesi P. G. Bylander Gothenburg yapımı dönem parçası, orjinal kondüsyonunda ayna ve konsolu.
Ayna 74x186 cm
Konsol83x45x77 cm

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

AMPİR (EMPİRE) STİLİ

Yeni-Klasik akımın I. Napolyon döneminde (1804-1814) Fransa'da başlayıp gelişmiş ve Avrupa'ya yayılmış olan evresidir. Napolyon’un Roma İmparatorluğu’nun görkeminden esinlenen bir üslup yaratılması arzusundan doğan bu akım bir anlamda antik sanatın, çağın anlayışına göre yenileştirilmiş şeklidir. Bu üslup mimari, mobilyacılık, giyim, dekoratif sanatlar ve takı gibi alanları etkilemiştir. Almanya’da Biedermeier, İngiltere’de Regency, Amerika’da Federal stil ile çağdaştır. Napolyon’un özel dairelerinin mobilyalarını tasarlayan Percier ve Fontaine adlı iki mimar, dekorasyon çalışmaları ve mobilya tasarımlarıyla Ampir üslubunun oluşturulmasına büyük katkıda bulunmuştur. Bu dönemde arkeolojiye karşı gelişen büyük merak nedeniyle klasik mobilya ve aksesuar türleri ve tarihsel bezeme ögeleri kopyalanmıştır. Antik Yunan’ın zafer tanrıçası Nike, defne çelenkleri, arılar, buğday demetleri, bereket boynuzu, sfenks, balta gibi antik dönemi anımsatan pek çok unsur mobilya ve objelerde yoğunlukla kullanılmıştır.  Ağır, kübik ve masif olan Ampir mobilyada oymalar yüzeysel ve kabacadır. Kısa ayaklar üzerine oturtulmuş divan ve tabureler, Yunan feneri taşıyan sehpalar, yeşil mermer tablalı ağır konsollar ve yuvarlak masalar, kayıt ve anıt biçimli yataklar, bu stilin en yaygın özelliklerindendir. Ampir Stili döneminde ilk defa maun ve gül ağacı birlikte kullanılmıştır. Paris’te ortaya çıkan bu üslubun ilk evresi kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılmış, ancak çok kısa devam etmiş olup, Napolyon'un iktidardan düşmesinden sonra hemen kaybolmuştur.

İkinci Ampir stili olarak adlandırılan üslup ise, yaklaşık olarak 1865-1880 arasında etkili olmuş bir üsluptur. Fransa’da bu stilin varyasyonlarına III. Napolyon (1852- 1870) stili de denir. Bu dönemde üretilen mobilya ve objelerin karakteristik özellikleri abartılı ve gösterişli tasarımları, bezemede dekoratif motiflerin yoğun olarak kullanılması ve insan figürlerindeki doğallıktır. Bu dönemde yapılan mobilyalarda, daha önceki yüzyılların Gotik, Rönesans, XIV. Louis/Barok, XV. Louis/Rokoko ve XVI. Louis/Yeni-Klasik gibi akımlarının kombinasyonu uygulanarak eklektik bir tarz oluşturulur. Andre Charles Boulle (1642-1732) tarafından yaratılan ve onun adıyla anılan bakır/metal marköterili, bağa kakmalı mobilya ve objeler moda olmuştur. Önceki dönemlerde kullanılan maun ve abanoz gibi koyu renkli ahşabın kullanımı ikinci ampir stilde de devam etmiştir. Makaralı ayaklara sahip sehpa ve masalar ile siyah lake işçilikli mobilyalar dönemin karakteristik üretimleridir.        
     
Bu dönem aynı zamanda endüstrileşmenin de olduğu bir evredir. Yeni geliştirilen makineler sayesinde mobilya ve obje üretimi hız kazanmıştır. Ancak el işçiliği de önemini sürdürmektedir. III.Napoleon döneminin en ünlü marangozlarından biri olan Alphonse Tahan (1830-1880) bu alanda akla gelen ilk isimlerden biridir ve eski sanat akımlarını yansıttığı yapıtlarıyla ünlüdür. Eserlerini 1851 yılında Londra Sergisi’nde, 1855’te de Paris’teki uluslararası sergide sergileyen Tahan, her iki sergide de altın madalya kazanmıştır. Bu başarılarıyla imparator III. Napoléon ile eşi Eugene’nin dikkatini çekmiş, uzun süre onlar için çalışmıştır. Mobilya dışında mine işçilikli metal mücevher kutuları, sepetler, hokkalar, ahşap içki ve çay takımı kutuları da üreten Alphonse Tahan, yapıtlarında ‘Tahan, Fournisseur de l’Empereur’, ‘Tahan Ft.’ ve ‘Tahan A Paris’ imzalarını kullanmıştır.  Sanatçının ölümünden sonra atölyesini oğlu Jean-Pierre Tahan devralarak babasının izinden gitmiş ve ‘Tahan A Paris’ imzalı mobilya ve obje üretimini sürdürmüştür.

Dönemin diğer tanınmış mobilya ustaları arasında Antoine Krieger, Bellangé, Beurdeley, Cremer, Dasson, Diehl, Fourdinois, Linke ve Sormani sayılabilir.

Price: 12,500 USD

Buy Now
Product No: 3768 » decoration

ÇİFT SEVRES PORSELEN VAZO

Fransız, çift Sevres porselen, altın vermeille bronz geçme vazo. Tablolar sanatçı imzalıdır.
19. yy..
Yükseklik 60 cm..

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

SEVRES PORSELENLERİ

Fransa’da porselen üretimi Vincennes bölgesinde başlamıştır. Bölgedeki atölyenin 1766 yılında kapanmasından sonra ustalar Paris dolaylarında açılan atölyelere geçmiş; üretim Chantilly, Mennecy, Sceaux ile kuzeyde Lille ve Tournai’de devam etmiştir. Ancak Fransa’da özellikle yumuşak hamurlu porselen yapımında en önemli merkez Sevres olmuştur. 1738 yılında Chantilly’den Vincennes’e gelen Dubois kardeşlerin burada kurdukları atölye kral XV.Louis’nin (1715-74) isteği ile 1756 yılında Sevres’e taşınmıştır. Üç yıl sonra XV.Louis’nin bizzat hissedar ve finans kaynağı olduğu fabrika kraliyet ailesinin hizmetine girerek saray ve aristokrasi çevresine odaklı üretim yapmaya başlamıştır.

Vincennes’te önceleri Meissen geleneği doğrultusunda porselen çiçekler, bunlar için vazolar ve üstleri floral motiflerle bezemeli  tabaklar, kaseler, kadehler üretilmiştir. Daha sonra gerçekleştirilen renkli zeminli porselenlerde ise bezeme için yer yer boş bırakılan beyaz alanlar kullanılmıştır. Daha sonra zemin bütünüyle renklendirilerek ya bezemeye yer verilmemiş ya da altın yaldız ile meandr, benek ve balıkpulu gibi desenler serpiştirilmiştir. Renkli zeminde en çok kullanılan renkler mavinin çeşitli tonları, papatya sarısı, elma yeşili ve pembedir.

Sevres’de sert hamurlu porselenlerin yapımının başlangıcı ise 1760’ların sonudur. 1769 yılında gerekli kaolinin Saint-Yrieix’te bulunmasından sonra 1772 yılında üretime geçilmiştir. Bu tarihten itibaren üretilen sert hamurlu porselenler ‘Porcelaine royale’ (kraliyet porseleni), yumuşak hamurlu porselenler ise ‘Porcelaine de France’ (Fransız porseleni) olarak anılmaya başlamıştır. 18.yüzyıl sonundan itibaren Sevres porselenleri devlet armağanı olarak kullanılmıştır. 1793 yılında devletleştirilen fabrikada, 19.yüzyılda yönetim yeniden düzenlenerek yumuşak hamurlu porselen yapımından vazgeçilmiştir.

Sevres porselen fabrikasında üretilen ilk yumuşak hamurlu porselenlerde damga olarak çapraz L harfleri kullanılmıştır. Tam ortada tarihi belirten harfler yer alır (A: 1753, B: 1754 vd gibi). 1777 yılında bu harfler ortadan kalkmış, sadece çapraz L harflerinin birleşimi damga olarak kullanılmaya başlamıştır. Sert hamurlu porselenlerde de aynı damgalar görülür. Tek fark bu üretimlerde çapraz iki L harfinin üzerinde ufak bir kraliyet tacının yer almasıdır.

Price: 8,000 USD

Buy Now
Product No: 3773 » furniture

OSMANLI DÖNEMİ LAKE AYNA VE KONSOLU

Osmanlı mobilya işçiliği için müzelik değerde nadir bir örnek, muhtemelen saray atölyeleri yapımıdır. Orjinal haliyle korunup günümüze kadar ulaşmıştır. Klasik formlu bir örnektir. Pastel tonlarda lake ve dore işçilikli mobilyanın konsol bölümünde  çift ahşap oyma işçiliği ile 'Osmanlı Devlet Arması' aplike edilmiştir.
19.yy. sonu
Ayna 89x170 cm
Konsol 95x120x50 cm

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

OSMANLI’DA MOBİLYA KÜLTÜRÜ

Osmanlı’da Batı dünyasının kullandığı anlamda mobilya ilk olarak 19.yüzyılda, özellikle de Dolmabahçe ve Beylerbeyi gibi Batı üslubunda yapıların oluşturulmasıyla başlar. Bu dönemden önce Osmanlı mimarlığında taşınabilir mobilyaya çok az yer verilmiştir. Osmanlı/Türk evindeki ihtiyaçlar mimariyle birlikte yapının bir parçası olarak çözümlenmiştir. Örneğin, iç mekan oldukça boş ve ferah tutulmuş, sedirlerin üzeri şilte ve yastıklar, yerler ise halı ve kilimle kaplanmıştır. Depolama için yüklük denilen dolaplar ve duvar rafları ile duvarın içine yapılmış küçük gözlerden oluşan tembelhaneler kullanılmıştır. Düzen günlük gereksinmeler için kullanılan eşyanın işi bittiğinde ortadan kaldırılması üzerine kuruludur; yatmak için akşam yüklükten çıkarılan döşeklerin sabah toplanması, yemek zamanlarında katlanabilir ayaklar üzerine kurulan sininin sonra dışarıya çıkarılması gibi. Bu dönemde Osmanlı evlerinde sandık, beşik, rahle ve tabure gibi az sayıda taşınabilir eşya mevcuttur. Bu eşyaların özellikle büyük yerleşim yerlerinde üretilmiş olanları oyma, kakma, boyama gibi ahşap işlerinin çok ince örneklerini taşır. Mobilya geleneğinin bulunmaması ustaların hünerlerini bu tarz eşyaların üzerinde sergilemesini sağlamıştır. Edirnekari ve sedef kakma en sık kullanılan geleneksel süsleme yöntemleri arasında yer alır. Konutlardaki kapı, tavan, dolap kanadı gibi yapı elemanlarıyla ile saat, çeyiz sandığı, para kutusu, sanduka, çekmece, rahle, kavukluk, kalemdan gibi dekoratif malzemelerin bezemesinde kullanılan Edirnekâri tekniğinde doğal çiçekler, yapraklar ve meyvelerden oluşan süsleme ögeleri en ince ayrıntısına kadar işlenir. Başlangıçta stilize bitkisel süslemeler tercih edilirken, 16. ve 17. yüzyıllarda doğalcılık anlayışıyla işlenerek kendine özgü bir üslup kazanmıştır. 18. yüzyıldan itibaren, Avrupa sanatının da etkisiyle Barok ögeler çoğalmış; altın yaldız, yeşil ve kırmızı boyalı bezemeler lake olarak çalışılmıştır. 17.ve 18.yüzyıllarda zirveye ulaşan sedef işçiliği de kapı, pencere, dolap kanatları, kürsü, çekmece, Kuran muhafazası dışında rahle, masa, koltuk, kanepe, sehpa gibi mobilyaların üzerinde uygulanmıştır.

19.yüzyıldaki Batılılaşma girişimleri Osmanlı’daki mobilya anlayışını da değiştirmiştir. ‘Batılılaşma’ kavramı toplum yapısıyla bağlantısız olarak sadece Avrupa’dan ithal edilen mallar ile özdeşleştirildiği için, değişen günlük yaşamda mobilya alanındaki ihtiyaç da Batı’dan ithal edilen eşyalarla giderilmiştir. II.Abdülhamid döneminde (1876-1909) şehir yaşamının değişmesiyle birlikte Osmanlı insanının günlük yaşamı ile üretim ve tüketim kalıpları da değişmiştir. Bu dönemde İstanbul’da, özellikle Pera’da dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen mobilyaları satan mağazalar açılmaya başlamıştır. Ayrıca, kullanım amaç ve yerine göre özel siparişle yapılan mobilyalar da ithal edilmiştir. Osmanlı pazarına özel yapılan Avrupa kökenli bu mobilyalarda Osmanlı arması, tuğra, sancak, ay-yıldız gibi motifler kullanılmıştır. Avrupa dışında Uzakdoğu’dan da mobilya getirtilmiştir. Dönemin en önemli yerel mobilya üretim merkezi ise, Sultan II.Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı’nda açılan Tamirhane-i Hümayun’dur. Avrupa’dan son sistem marangoz aletleri getiren Sultan Abdülhamid’in birçok usta ve çırakla birlikte çalışarak ürettiği eşyalar Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız saraylarının Batı tarzı mobilya ihtiyacını bir ölçüde karşılamıştır. Bizzat padişahın ürettiği mobilyaların yanı sıra, ressam Emil Meinz gibi Tamirhane-i Hümayun’da çalışan sanatçıların elinden çıkmış mobilyalar da mevcuttur. Tamirhane-i Hümayun üretimi mobilyaların büyük bir bölümünde Sultan II.Abdülhamid’in tuğrası yer alır, ancak bunların hangilerinin bizzat padişah tarafından yapıldığını söylemek güçtür. Bu atölyenin üretimlerinin üzerinde ayrıca ‘Tamirhane-i Hümayun imalatı’ ibaresi, usta ve tarih damgası da yer alır. Süsleme olarak ise en çok kullanılan motif  ay-yıldızdır. Tamirhane-i Hümayun dışındaki yerel mobilya üretim merkezleri o dönemde Galata, Pera ve Nişantaşı’nda açılan Narses Narliyan, Psalti, Hakkı Usta, Mora Biraderler, Refik Bey Marangoz Fabrikası gibi yerlerdir.

Price: 15,000 USD

Buy Now
Product No: 3790 » decoration

ÇİN FOO KÖPEKLERİ (BUDİST ASLANLARI)

Çin yapımı, Ming sitili, Qing hanedanlığı dönemi, Sancai sırlı seramik Foo köpekleri. Figürler büyük boyutlu ve günümüze çift olarak ulaşmış, iyi kondüsyonda örneklerdir.18-19.yy.
40 x 17 x 37 cm

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

FOO KÖPEKLERİ Foo (Fo/Fu) köpekleri Asya’da, Budist tapınaklarının koruyucusu olan aslan görünümlü kutsal hayvanlardır. ‘Foo’ ismi ise Çin kökenlidir. ‘Fo’, Çince’de Buda anlamına gelmektedir. Bu ismin Çin’in güneydoğusunda yer alan Foochow kentinden (bugünkü Minhow) türetildiği de iddia edilse de, bu iddiayı kanıtlayan kesin bir veri yoktur. Foo köpekleri bazı kültürlerde aslana olan benzerliklerinden dolayı Kore Aslanı olarak da adlandırılmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında Asya tipi aslanların kökeninin Çin olmadığı, bu tarz hayvanların daha ziyade Hindistan’a özgü olduğu görülür. Hintli rahiplerin Budizm’i yaymak amacıyla Çin’e seyahat ettikleri bilinmektedir. Çinliler, bu öğreti ve hikayelerle birlikte Hint krallarının saraylarında, Budist tapınaklarda ve manastırlarda girişte yer alan taştan yapılmış koruyucu Hint aslanlarını da öğrenmiş olmalıdır. Çin’de daha önce hiç gerçek aslan görülmediği için, Çinli ustalar bu Hint aslanlarını kendi yerli köpeklerinin bazı özelliklerini de model alarak oluşturmuştur. Bugün Chow Chow olarak adlandırılan köpeklerin, Antik Çin Uygarlığı’nda Foo köpeklerinin oluşturulmasında model alınan yerli köpek türü olduğu düşünülmektedir. Chow Chow ilk kez yaklaşık 4000 yıl kadar önce Moğolistan’da ortaya çıkan ve daha sonra Çin’de de yetiştirilmeye başlanarak ‘Songshi Quan’ (kabarık aslan-köpek) adıyla adlandırılan bir köpek türüdür. O dönemde Çin’de aslanı canlı olarak gören olmadığı ve bu hayvan sadece Hintli rahiplerin anlattığı Budist tapınakları koruyan taş aslan heykelleriyle ilgili hikayelerden ve çeşitli tasvirlerden tanındığı için Çinli heykeltıraşlar Chow Chow modeli ve hayal güçlerinin birleşiminden yararlanarak Foo köpeği adı verilen türü yaratmış olmalıdır. Çin’de Foo köpeklerinin geçmişi Han Hanedanlığı’na kadar uzanır. Yani, Çin sanatında ilk kez yaklaşık olarak M.Ö. 208 ile M.S. 211 yılları arasında görülürler. Bu dönemden sonra yaklaşık 400 yıl boyunca izlerine rastlanmaz. Sanat eserlerinde yeniden görülmeye başlanması ise Tang Hanedanı Dönemi’nde, 618- 719 yılları arasında olur. Foo köpekleri taşıdıkları anlam açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Foo köpeklerine ilham kaynağı olan ve Buda’ya kurban olarak sunulan aslan, kedigillerin efendisi olarak kabul edilmektedir. Bu hayvanların Çin sanatına girişi de Budizm ile ilişkilidir. Tapınakların ve kanunların koruyucusu olarak benimsenen Foo köpeklerinin heykelleri tapınak, kamu binası, ev ve sarayların girişlerine yerleştirilmiştir. Bu köpeklerin kötü ruhları kovması için mezarların girişine de yerleştirildiği zaman zaman görülür. Bu köpeklerin heykelleri de imparatora sunulan önemli hediyeler arasındadır. Foo köpeklerinin Çin sanatındaki tasviri çeşitlilik gösterir. Ancak her zaman için geçerli olan ortak özellik, kötü ruhları uzaklaştırma işlevlerinden ötürü güçlü ve ürkütücü bir biçimde betimlenmeleridir. Bazı örneklerde bu yaratıkların arka kısmında Buda tasviri de yer alır. Örneklerin büyük bir bölümünün pençesinde mızrak tutması, bu hayvanların tapınaktaki huzuru ve barışı korumak, her türlü kötü ruhu ve olumsuz etkiyi oradan uzaklaştırmak için kullanıldıklarının bir simgesidir. Çin sanatında bu köpeklerin farklı biçim, renk, malzemeden yapılmış çeşitli örnekleri mevcuttur. Yüzlerinde zarar vermeye hazır ve şeytani bir ifade yer alır, iri gözlerinin ortasında ufak bir benek şeklinde göz bebekleri bulunur. Bu köpekler aynı zamanda ‘Tanrısal Köpek’ (Celestial Dog) ve ‘Saadet Köpeği’ (Happiness Dog) olarak da tanımlanır. Genellikle dişi ve erkekten oluşan bir çift olarak tasvir edilen bu hayvanlar enerji ve değerin de simgesidir. Tasvirlerde sağda yer olan dişi elinde hayat çemberini ifade eden bir yavru tutarken, erkek dünyayı simgeleyen bir küre ile oynar. Dişi olanın ağzı genelde kapalıdır, erkeğin ise açıktır. Bu duruş kutsal ‘om’ kelimesinin bir ifadesidir. Ancak Japon örneklerinde bu duruş erkeğin yaşamı, dişinin ise ölümü temsil ettiği şeklinde yorumlanır. Diğer bir tasvir biçimi ise her iki köpeğinde yarı açık olan ağızlarında birer inci taşımasıdır. Bu incinin boyutu ve biçimi hayvanın ağzında döndürülebilecek ancak asla çıkartılamayacak şekilde ayarlanmıştır. Feng Shui felsefesinde ise, dişi ve erkeğin duruş yeri değişiklik gösterir; bu anlayışa göre giriş ile karşı karşıya olan erkek aslan sağda, dişi ise solda olmalıdır.

Price: 10,000 USD

Buy Now
Product No: 3793 » decoration

MEISSEN PORSELEN ÇİFT SEPET

Meissen (Alman) damgalı, büyük boyutlu, dolama kulplu, stilize yaprak formunda obal kaideli, alçak pedestal ayaklı sepetlerin dış yüzü zengin aplike çiçek dekorlu. İnce gövde çatlaklı olan sepetin içi yüzüne de zengin floral buketler çalışılmış. 19.yy. Meissen porselenleri için müzelik değerde parçalar.

Her biri  40x24x28 cm

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

MEISSEN PORSELENLERİ

Avrupa’nın ilk sert hamurlu porselenleridir. Saksonya hükümdarı Augustus’un direktifleri ile 1708 yılında altın yapmaya çalışan bir simyacı olan Ehrenfried Von Taschirnhaus tarafından başlatılan araştırmaların devamında 1710 yılında Johann Friedrich Bötger tarafından kurulmuştur. 1710 yılında Augustus tarafından kurulan fabrikanın ilk üretimleri, kırmızı hamurludur. Bu dönem, Bötger dönemi olarak anılır. 1713den itibaren gerçek beyaz porselen üretimi başlamıştır. İlk üretimler, Çin etkili, zayıf dekorlu objelerdir. 1723 yılından itibaren çok renkli, altın yaldızlı süslemelerin yer aldığı üretimlerin başlaması ile klasik Meissen dönemi başlar. Bu dönemde ilk dönemlerde olduğu gibi Çin ve Japon porselenlerinin etkisi görülmeye devam etmiştir. 1720 yılından sonra fabrika, Johann Jakob Kirchner ve Johann Joachim Kaendler gibi ünlü heykeltıraş ve tasarımcılar ile çalışmaya başlar. Bu dönemde, çok önemli biblo ve biblo gruplarının dizaynı yapılmış ve üretimi gerçekleşmiştir. Bu üretimlerin birçoğu, Avrupa soyluları ve kraliyet aileleri için tasarlanmıştır. 1774 yılında fabrikanın başına Alman aristokrat Kont Camillo Marcolini geçti. Bu dönem, Osmanlı zevkine göre eserlerin de üretildiği bir dönemdir. Fabrikanın en önemli müşterilerinden biri de Osmanlı Sarayı’dır. Klasik dönemin ardından 19. yy.da Ernst August Leuteritz zamanında birçok rokoko figür, tekrardan yorumlanmış ve II. Rokoko olarak adlandırılan üretimler gerçekleşmiştir. 1903 yılından itibaren Erich Hösel’in yönetiminde klasik stilde üretimler ortaya çıkar ve yeniden yorumlanır. Bunların yanı sıra Art Nouveau stilde üretimler yapılır. 1933’den sonra Saksonya eyaletinde sanatçıların artistik özgürlükleri kısıtlanmıştır. Meissen’in gelişimine katkıda bulunan Ernst Barlach gibi artistlerin çalışmaları bu dönemde yasaklamıştır. Meissen, 2. Dünya savaşı sonrası komünizm ile beraber kitlelere üretim yapan bir fabrika olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. 1969’dan sonra Karl Petermann yönetiminde artistik yaratıcılığın ön plana geçtiği eski geleneklere yönelen bir anlayışa kavuşur Meissen porselenlerinin bu artistik çalışmalarının her dönemde nadir ve pahalı oluşu, onları ancak seçkin bir zümreye hitap eder bir hale getirmiştir. Tasarımları ve kaliteleri, çok önemli şahsiyetlerce koleksiyonları yapılmasına ve dünyanın en önemli müzelerinde yer almasına sebep olmuştur.

Price: 4,500 USD

Buy Now
Product No: 3799 » decoration

LUDWIGSBURG PORSELEN CENTERPIECE

Alman, Ludwigsburg Hertig Eugen yapımcı damgalı. Boyut ve işçilik anlamında nadir koleksiyonluk bir örnek.
1765-1793
Yükseklik 73 cm
Çap 41 cm

Detaylı bilgi ve fotoğraflar için lütfen iletişime geçiniz..

LUDWIGSBURG

Temeli 1729 yılında, Dük Eberhard Ludwig tarafından atılan Ludwigsburg porselen fabrikasının tam anlamıyla faaliyete geçebilmesi 1751 yılında Dük Carl Eugen döneminde olmuştur. Yapılan ilk üretimlerde beklenen başarı sağlanamasa da, 1759 yılında Josef Jacob Ringler’in fabrikada tasarımcı olarak çalışmaya başlamasıyla üretim kalitesi yükselmiştir. Ringler’in önerisiyle Meissen porselen fabrikasından ressam Gottlieb Friedrich Riedel’in ve heykeltıraş Johann Christian Wilhem Beyer’in de işe alınmasıyla Ludwigsburg 1760-1775 yılları arasında Avrupa’nın lider firmaları arasında sayılmaya başlamıştır. Ludwigsburg porselenleri, diğer beyaz Alman porselenlerinin aksine daha grimsi bir tona sahiptir. Porselen yapımında Hornberg’ten getirilen özel bir kaolin kullanılmış; böylece daha kolay şekillenebilen bir seramik hamuru elde edilerek bol figürlü ve sanatsal parçalar üretilebilmiştir. Bu dönemde Riedel’in tasarımlarında çiçek ve örümcek formlarından oluşan süslemeler tercih edilirken, Steinkopf manzara ve at figürleri çalışmıştır. 1780 sonrası ise klasik formlardan vazgeçilerek daha popüler olan XVI.Louis stili bezemeler kullanılmıştır. Carl Eugen’nin 1793 yılındaki ölümünden sonra Dük Ludwig Eugen tarafından yönetim devralınmış; ancak fabrikada yenilenmeye gidilmesi, üretilen modellerde değişiklik yapılması ve Riedel ile diğer sanatçıların alışılmış stildeki tasarımlarına devam etmelerine izin verilmemesi üretim kalitesinde düşüş yaşanmasına neden olmuştur. Bu dönemde Dük Friedrich Wilhem Carl tarafından da maddi olarak desteklenen firma, dükün 1805 yılında Württemberg kralı olmasıyla son yükseliş devrini yaşamıştır. Kralın 1816 yılındaki ölümünden sonra maddi bir kriz yaşamaya başlayan Ludwigsburg porselen fabrikası 1824 yılında kapanmıştır. 1926 yılında fabrikanın isim ve ticari hakları Otto Wanner-Brandt tarafından satın alınmıştır. Ancak fabrikanın yeniden faaliyete geçmesi 1948 yılını bulmuştur. Eski kalıplar kullanılarak klasik Ludwigsburg stili parçaları yeniden üretmeye başlayan fabrika 2010 yılında kadar aktif olarak çalışmıştır. 2010 yılında yaşanan mali kriz nedeniyle üretim yeniden durmuştur.

Price: 12,500 USD

Buy Now
previous
Go to Page: / 2
next