NURİ İYEM (1915-2005)

 

NURİ İYEM (1915-2005)
Tuval üzeri yağlıboya, imzalı, 1993 tarihli.
60x50 cm

Nuri İyem, 1933 yılında Nazmi Ziya Güran’ın önerisiyle Güzel Sanatlar Akademisi’ne girerek Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı ve Hikmet Onat’ın atölyelerine devam etti. Öğrencilik yıllarında Leopold Lévy’nin derslerini de izleyen sanatçı, 1937 yılında akademiden birincilikle mezun oldu. Yeni açılan yüksek resim bölümünü tamamlamak için 1940 yılında tekrar akademide Lévy’nin atölyesinde öğrenim görmeye başlayan ressam, 1944 yılında ‘Nalbant’ adlı çalışmasıyla ikinci kez birincilikle akademiden mezun oldu. 1941 yılında Avni Arbaş, Agop Arad, Turgut Atalay, Haşmet Akal, Kemal Sönmezler, Selim Turan, Fethi Karakaş, Ferruh Başağa, Mümtaz Yener gibi toplumcu-gerçekçi sanat anlayışını paylaştığı arkadaşlarıyla birlikte Yeniler Grubu’nu kurdu. İyem, Liman Kenti İstanbul konulu ilk sergisini, Beyoğlu Matbuat Umum Müdürlüğü binasında açan grubun 1950’li yıllara kadar olan tüm sergilerine katıldı.

Nuri İyem, ilk eserlerini, Avrupalı sanatçıların karanlık ve ağır savaş atmosferinde insanlığın aydınlanma noktasını aradığı, Türk ressamların ise buna özdeş olarak yeni kurulan demokratik cumhuriyet rejiminin ülkeye getirdiği özgürlük ortamıyla birlikte çağdaş uygarlıklar düzeyine erişen bir kültür ve sanat ortamı yaratmak için çabaladıkları 1930’lu yıllarda vermiştir. 1940’lı yılların sonuna kadar toplumcu-gerçekçi bir anlatım üslubuyla yapıtlar üreten sanatçı, yaşamı boyunca sürecek bir konunun, portre yapma tutkusunun ilk sinyallerini de bu evrede vermiştir. Şadi Çalık, Dr. Erdoğan Saydam ve Adalet Cimcoz portreleri bu dönemin ürünleridir. 1959 tarihli Nasip İyem portresi ise sanatçının yeni bir döneme doğru gelişecek olan resimlerine ilişkin önemli ipuçları içerir. Bu portre ile aynı yıllarda yapılan natürmortlarında sanatçı, dağılan renk lekeleri ile doğadaki nesneleri giderek genelleştirme eğilimine girmiştir. Böylece giderek soyutlamaya yönelen İyem, Türkiye’de ilk soyut çalışan ressamlardan biri olma sıfatını da elde etmiştir. 1940’lı yılların sonu, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de soyut anlatımların yoğun olarak incelendiği ve uygulandığı bir evredir. Betimsel olmayan, doğada var olan nesnel değerleri çağrıştırmayan, hiçbir öyküsü olmayan non-figüratif yapıtlar Yeniler Grubu üyelerinin yenilikçi kimlikleri ile de örtüşmüştür. 1950’li yıllar boyunca soyut anlatım kaynaklarına yönelen İyem, tuval yüzeyini bölümlere ayıran geometrik lekelerin dağılımından oluşan eserler ile birbiri üzerinde katmanlar halinde çoğalan yumuşak ve dağılan renk lekelerinden oluşan resimler üretmiştir. 1960’larda ise renkten giderek arınarak, kırık beyazlardan kahverengi tonlarına açılan veya sarının çeşitli tonları içinde çoğalan kahverengiler ile soyut uygulamalar gerçekleştirmiştir. 1960’ların sonunda soyutla somutun kesiştiği ince çizgide yapıtlar yapmaya başlayan sanatçı, boya katmanlarının pütürlü dokusu ile oluşturduğu lekesel figürler ile yeniden portre tarzına yönelmiştir. Dönemin sanat anlayışında önemli bir yer tutan köy yaşamı ve köylü kadınları ressamın tuvalinde anıtlaşarak resmedilmiştir. Çocukluğunun geçtiği Mardin köylerinden hafızasında kalan görüntüleri resimlemeye başlayan İyem, yeniden figüratif resme dönerek kendine özgü bir tarz yaratmıştır. Çocukken geçirdiği sıtma hastalığı sırasında, sürekli başında bekleyerek kendisine bakan, 1922 yılında kaybettiği ablasının yüzü, ürkek, endişeli ve sıcak bakışları sanatçının tuvalinde yaşamı boyunca yeniden, yeniden canlanacaktır. Sanatçının, tuvali tümüyle kaplayan, hüzünlü ve derin bakışlı gözlerden oluşan resimleri bir bakıma Anadolu kadınının yaşam öyküsünün de bir kesitidir. Liman Sergisi’nde başlayan portre duyarlılığı İyem’in sanat yaşamında, 1960’lı yıllardan itibaren kadın yüzleri üzerinde çoğalan eserlere dönüşecektir. Genellikle kırsal kesim kadınının çileli hayatını, şehre göçenlerin varoşlardaki yaşam mücadelesini, gecekondu kadınlarını betimlemesine rağmen, bazen de kentli kadınların yaşamından kesitler sunar. Bu yapıtlarında, bireysel öznelliği ve kişiliği belirleyici tek unsur olarak gözleri ön plana çıkaran ressam, yüze anlam katan tüm mimik ve çizgileri ise devre dışı bırakarak heykelsi bir form oluşturur. Tuvalin ön planında anıtlaşan bu kadın portreleri, arka planda kalan yaşadığı coğrafya, ev, komşuları, kuması, çocukları gibi yaşam öyküsünü oluşturan pek çok nesnel değerle özdeşleşir. İkili, üçlü ve kalabalık kadın kompozisyonlarında farklı yönlere bakan kadın portreleri de tuval yüzeyinde yaratılan derinlik ve zenginlik içinde tasvir edilir. Köylü sevgililer, kısal kesimin aile yaşantısı, günlük hayatı ve ev içi görünümleri de bu kompozisyonun bir uzantısıdır. Sanatçı, bu yaklaşımıyla kendi kuşağının ‘toplumsal gerçekçilik’ adına verdiği emeği yaşatacak ve yerel konulara öncelik tanıyan yeni bir Türk resmi yaratma çabasında olan Türk ressamları arasında yerini alacaktır. Sanatçının diğer portre çalışmaları arasında ise otoportreleri ile yakın çevresinden portreler yer alır. Eşi Nasip İyem, oğlu Ümit İyem ile kızı Müjde Tanla, sanatçı dostları Şadi Çalık ve Bedri Rahmi Eyüboğlu portresi bu çalışmalarına örnek olarak verilebilir. İşçiler, tarlada çalışan köylüler, balıkçılar, sünger avcıları, grev yapanlar ve köyden büyük kente göç edenleri konu aldığı eserleri de sanatçının toplumcu-gerçekçi sanat anlayışı ile örtüşen çalışmalarıdır. İyem’in manzara çalışmaları ise alışılmış peyzaj duyarlılığından uzak, somut gerçeklerin soyutlanan biçimsel değerlerle bütünleştiği özgün resimlerdir. Ürgüp-Göreme, Bodrum, Akçay, Şile ve İstanbul’u çevreleyen gecekondular özellikle tercih ettiği konulardır. İyem’in eserleri arasında en az sayıda üretilenler natürmortlardır. Soyut döneme geçişte meyve kompozisyonları olarak karşımıza çıkan bu çalışmalar, daha sonra soyut uygulamaların içine meyve, sürahi ve benzeri nesneler olarak dahil olurlar. 1960’lı yıllardan sonra ise çiçekler ağırlık kazanır.

İlk kişisel sergisini 1946 yılında Beyoğlu’nda Ada isimli bir mobilya mağazasında açan Nuri İyem, 1950’li yıllardan itibaren başta Maya Sanat Galerisi’de olmak üzere yapıtlarını pek çok kez sergilemiştir. 1973 yılında Cumhuriyet’in 50. Yılı Resim Ödülü, 1989 Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü, 1997 Tüyap Sanat Fuarı Onur Ödülü’nü alan ressamın görselleri Evin Sanat Galerisi tarafından resimlerinin yer aldığı koleksiyonlar tespit edilerek 2001 yılında arşivlenmiştir. Projenin devamı olarak sanatçının 1504 resimden oluşan ‘Dünden Yarına Nuri İyem’ adlı retrospektif sergisi açılmış ve sergiye gelen tüm yapıtların yer aldığı iki ciltlik özel bir katalog ve CD basılmıştır. Ayrıca her yıl ‘Nuri İyem Resim Ödülü’ adlı bir resim yarışması düzenlenmektedir.