ÖMER KALEŞİ (d.1932)

 

ÖMER KALEŞİ (d.1932)
Natürmort, tuval üzeri yağlıboya, 1975 tarihli, imzalı.
40 x 32 cm

1950 yılında Üsküp Teknik Okulu Elektrik Bölümü’nü bitiren sanatçı, 1956 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye yerleşti. 1959-1969 yılları arasında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde, Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde öğrenim gördü. Fransa, İtalya ve Yugoslavya’da sanat üzerine araştırmalar yaptı. 1965 yılında Paris’e yerleşen ressam, yaşamını ve çalışmalarını Paris’te sürdürmektedir.

Soyut-dışavurumcu bir çizgiyi yansıtan ilk resimleri, onun Yugoslavya’da geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının izlenimlerini yansıtır. Ama asıl kişiliğini oluşturan dönemi Anadolu gerçekliğinden kaynaklanan portreler dizisidir. 1962 yılında çıktığı Anadolu gezisinden sonra gerçekleştirmeye başladığı bu resimlerinde, Kaleşi zaman ve mekan soyutlaması içinde, çoban ve derviş figürleri çizer ve bu figürlerin içsel dramını, yüz çizgileri üzerinde derinleştirir. Bir sonraki yıl Avrupa gezisine çıkar ve birçok ülke dolaşır. Rembrandt, Diego Velasquez, Francisco Goya, El Greco gibi sanatçıların eserlerini yakından inceler. Hocası Bedri Rahmi’nin yönlendirmesiyle kendine bir dönem ustası ve bir renk seçer. Kendi tarzından çok farklı olsa da, en çok etkilendiği ressam Goya, renk tercihi ise kırmızı olur. Sanatçı eserlerinde, yıllardır yaşadığı Paris ile ilgili hiçbir konuyu işlemez ve hiçbir zaman model kullanma gereği duymaz. Resimleri, gözlemlerinden ve daha çok izlenimlerinden oluşur. Kendi ifadesiyle bilinçli bir şekilde bilinçaltını ortaya koyar. Herhangi bir akıma bağlı olmayan Kaleşi’nin eserleri Rûmi’nin, Yunus Emre ve Haci Bektaşi Veli’nin felsefi izlerini taşır. Kırmızı renk haricinde, 1993 yılında Balkan Dramı temasıyla birlikte, siyah rengi de kullanmaya başlayan sanatçının siyah tutkusu Eski-Yugoslavya’daki (Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Kosova) savaş boyunca devam eder. ‘Tuval beyazını’ ise 1981-82 yıllarında derviş ve çoban figürlerinde kullanmaya başlamıştır ve halen devam etmektedir. Sanatçı, uzun yıllardır sürdürdüğü sanat serüveninde, insanın ortak duygularını, yalnızlığı, yaşamın acımasızlığı ile yaşam karşısındaki savaşımını geleneğin biçimselliğine karşın soyut bir dil ve renk yoluyla aktarmayı seçmiştir.

1973 yılında, Salon de Mai'de resimlerini sergileyen ressam, 1975'te, Ankara (Fransız Kültür Merkezi) ve İstanbul'da (Resim - Heykel Müzesi) soyut çalışmalarını içeren kapsamlı sergiler düzenlemiştir. 1981'de UNESCO'nun Paris'te düzenlediği Çağdaş Türk Sanatı Sergisi'ne katılmış, 1988'de 2. Uluslararası Asya Avrupa Bienali' ne seçilen sanatçılar arasında yer almıştır. 2012 yılında, ILIRIA Kraliyet Üniversitesi tarafından  “ILIRIA Yönetim Kurulu Onursal Üyesi” unvanıyla onurlandırılmıştır.